Öz
Amaç
Kan transfüzyonu, enfeksiyon riski ve immünolojik reaksiyonlar gibi komplikasyonlara yol açabilirken, hemodilüsyon da dokulara oksijen sunumunu etkileyerek postoperatif komplikasyon riskini artırabilir. Bu çalışmada izole koroner arter bypass grefti (CABG) yapılan hastalarda minimal invaziv ekstrakorporeal dolaşım sistemi (MİECC) ile konvansiyonel ekstrakorporeal dolaşım sisteminin intraoperatif hemodilüsyon ve kan kullanımı üzerine etkisini karşılaştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem
Bu araştırmanın evreni, 2020 yılı Ocak ayından 2023 Aralık ayına kadar izole CABG ameliyatı yapılan hastalardan oluşmaktadır. MİECC sistemi ve konvansiyonel sistemi ile izole CABG yapılan iki farklı gruptan toplam 100 hasta seçilerek verileri incelenmiştir. Her iki grupta da 50’şer hasta yer almakta olup, bu sayede iki yöntem arasındaki farklar ve sonuçlar ayrıntılı olarak analiz edilmiştir.
Bulgular
MİECC sistemi ile ameliyat edilen hastalarda kan kullanımı, hemodilüsyon oranı, operasyon boyunca alınan toplam sıvı miktarı ve kan gazı serum laktat düzeylerinin konvansiyonel sistemle karşılaştırıldığında anlamlı derecede daha düşük olduğunu göstermiştir (p<0,05). Ayrıca, postoperatif hematokrit (HCT) değerleri de MİECC sistemi ile ameliyat edilen hastalarda daha yüksek bulunmuştur.
Sonuç
Bu çalışmada, izole CABG operasyonu geçirmiş hastalarda intraoperatif dönem hemodilüsyon, hastaya verilen sıvı miktarları, kan kullanım miktarları, kan gazı serum laktat düzeyleri, idrar çıkışları ve postoperatif HCT değerleri gibi faktörlerin MİECC sistemi ve konvansiyonel sistem arasındaki farkları incelenmiştir. Sonuç olarak, MİECC sistemi ile ameliyat edilen hastalarda intraoperatif kan kullanım miktarında, hemodilüsyon oranında, operasyon boyunca alınan toplam sıvı miktarında ve kan gazı serum laktat düzeyleri, konvansiyonel sisteme oranla daha düşük olduğu gözlenmiştir. Ayrıca, postoperatif HCT değeri MİECC sistemi ile ameliyat olan hastalarda daha yüksek çıkmıştır.
Giriş
Koroner arter hastalığı, dünya genelinde kalp ve damar hastalıkları arasında en yüksek ölüm ve hastalık oranlarına sahiptir. Bu hastalığın tedavisinde yaygın olarak kullanılan yöntemlerden biri, koroner arter bypass grefti (CABG) işlemidir. Geleneksel olarak, CABG operasyonlarında konvansiyonel ekstrakorporeal dolaşım sistemleri kullanılmaktadır. Ancak bu yöntemler, operasyon sırasında ve sonrasında önemli miktarda kan transfüzyonu gerektirebilir ve hemodilüsyona neden
olabilir (1).
Kan transfüzyonları ile ilgili potansiyel komplikasyonlar ve enfeksiyon riskleri bulunmaktadır (2). Aynı zamanda, artırılan kan kullanımı, hastane maliyetlerini ve hastaların iyileşme süresini uzatabilir. Hemodilüsyon, cerrahi sırasında kandaki kırmızı kan hücresinin seyrelmesi olarak tanımlanır ve bu durum, dokulara yeterli oksijen ulaşmasını engelleyerek postoperatif komplikasyon riskini artırabilir (3). Bu nedenlerle, kan kullanımını ve hemodilüsyonu minimize eden cerrahi teknik ve yöntemler tercih etmek önemlidir.
Son yıllarda geliştirilen minimal invaziv ekstrakorporeal dolaşım sistemi (MİECC) gibi yenilikçi teknolojiler, geleneksel yöntemlere alternatif olarak öne çıkmaktadır. MİECC sistemlerinin, cerrahi sırasında kan kullanımı ve hemodilüsyon oranlarını azalttığı bazı çalışmalarda gösterilmiştir (4).
Bu çalışma, izole CABG yapılan 100 hasta üzerinde gerçekleştirilen retrospektif bir çalışmayı ele almakta olup, bunların 50’sinde MİECC sistemi, diğer 50’sinde ise konvansiyonel ekstrakorporeal dolaşım sistemi kullanılmıştır. Araştırmada, her iki grubun intraoperatif kan kullanımı ve hemodilüsyon oranları karşılaştırılmıştır.
Bu çalışmanın bulgularının, CABG operasyonlarında hangi yöntemlerin daha etkin ve güvenilir olduğunu belirlemeye yardımcı olması hedeflenmektedir. Çalışmamız, bu alanda yapılan sınırlı sayıdaki araştırmalara katkıda bulunmayı ve cerrahların, klinik sonuçları iyileştirmek amacıyla hangi teknik veya sistemin kullanılmasının daha uygun olacağına dair bilinçli karar vermelerine yardımcı olmayı hedeflemektedir.
Gereç ve Yöntemler
Bu araştırma, izole CABG yapılan hastalarda kullanılan farklı pompa türlerinin (konvansiyonel sistem-MİECC sistem) intraoparatif dönem kan kullanımı ve hemodilüsyon üzerine etkisini ortaya koymak; hemodilüsyon ve kan kullanımına bağlı komplikasyonları en aza indirmek için öneriler ortaya koymak amacıyla planlanmıştır.
Araştırmanın Modeli
Araştırmamız, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Klinik Araştırmalar Etik Kurulu onayının (karar numarası: 2024/13/866, tarih: 16.07.2024) ardından tek merkezli, kesitsel, retrospektif taramaya dayalı bir çalışma olarak yürütülmüştür.
Araştırmanın Yeri ve Zamanı
Bu araştırma, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi kalp ve damar cerrahisi kliniğinde gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında elde edilen veriler, 2020 yılı Ocak ayından 2023 yılı Aralık ayına kadar olan dönemi kapsamaktadır. Bu süre içerisinde, izole CABG ameliyatı yapılan hastaların dosyaları ve hastane bilgi yönetim sistemleri verileri incelenmiştir. Araştırmada kullanılan veriler, hastaların geçmişteki kayıtlarının eksiksiz ve doğru bir şekilde değerlendirilmesine özen göstererek toplanmıştır.
Araştırmanın Evren ve Örneklemi
Bu araştırmanın evreni, 2020 yılı Ocak ayından 2023 Aralık ayına kadar Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği’nde izole CABG ameliyatı yapılan tüm hastalar oluşturmaktadır.
Araştırma kapsamında, belirlenen zaman diliminde gerçekleştirilen elektif izole CABG operasyonlarına ait hasta dosyaları ve hastane bilgi yönetim sistemi verileri incelenmiştir.
Örneklem seçiminde aşağıdaki dahil etme ve dışlanma kriterleri göz önünde bulundurulmuştur:
Dahil etme kriterleri:
• Otuz yaş üstü ve 80 yaş altı kadın/erkek hastalar,
• Perfüzyon süresi 60-130 dakika arasında olan hastalar,
• Kross klemp süresi 40-80 dakika arasında olan hastalar,
• Hemostaz kanı heparinden önce alınmış ve otolog kan kullanılmış hastalar,
• Hematokrit (HCT) değeri %35 ve üzeri olan hastalar.
Dışlanma kriterleri:
• Acil şartlarda CABG ameliyatı olan hastalar,
• HCT değeri %35 ve altı olan hastalar (hastanemizde protokol olarak HCT değeri %34 ve altı olan hastalardan hemostaz kan alınmamaktadır),
• Hemostaz kanı alınmamış hastalar,
• Kronik böbrek yetmezliği olan hastalar.
Bu kriterlere uygun olarak seçilen, MİECC sistemi ve konvansiyonel sistemi ile izole CABG yapılan iki farklı gruptan toplam 100 hasta seçilerek verileri incelenmiştir. Her iki gruptada 50’şer hasta yer almakta olup, bu sayede iki yöntem arasındaki farklar ve sonuçlar ayrıntılı olarak analiz edilmiştir.
Veri Toplama Araçları
Hasta dosyaları retrospektif olarak incelenmiştir. Hastane bilgi sisteminde yer alan hastalara ait demografik veriler (yaş, cinsiyet, boy, kilo, vücut kitle indeksi), preoperatif ve postoperatif HCT değeri hakkında bilgi edinildi. Perfüzyon kayıt formundan aortik kross klemp ve kardiyopulmoner bypass (KPB) süresi, opreasyon öncesi HTC değeri, kross klemp koyulduktan sonraki 1. ve 2. kan gazında laktat değeri, 34 °C ve 37 °C’de laktat değeri, KPB süresince alınan sıvı miktarı, genel denge, operasyon boyunca toplam idrar çıkış miktarı ve intraoparatif kan kullanım miktarı incelenmiştir. Anestezi kayıt formundan genel denge, anestezi tarafından alınan sıvı miktarı ve hemostaz kan kullanımı gibi veriler toplanmıştır.
Bu veri toplama araçları, hastaların hem cerrahi süreçlerini hem de anestezi ve postoperatif dönemdeki detayları kapsamlı bir şekilde değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
İstatistiksel Analiz
Verilerin istatistiksel değerlendirmesi IBM Statistical Package for Sciences (SPSS) Statistics 27 paket yazılım kullanılarak yapılmıştır. Çalışma analizlerde temel tanımlayıcı ölçütlerden sıklık, yüzde, ortalama, standart sapma ve en büyük-en küçük değerler tanımlanmıştır. Değişkenlerin normal dağılımları Kolmogorov-Smirnov testi kullanılarak araştırılmış, normal dağılım gösteren değişkenler için ortalamaların kıyaslanmasında parametrik analizlerden bağımsız örneklem t-testi, non-parametrik veya dağılımı düzgün olmayan verilerin kıyasında Mann-Whitney U testi uygulanmıştır. Tüm istatistiksel analizler sonucunda p<0,05 olan değerler istatistiksel olarak anlamlı derecede farklı olarak kabul edilmiştir.
Bulgular
MİECC ve KPB Konvansiyonel Sistem Kullanılan Hastaların Demografik Verileri
Çalışmamıza dahil edilen CABG operasyonu geçirmiş ve operasyon sırasında KPB cihazı kullanılmış 100 hastanın demografik değişkenleri ve istatistik verileri tablolar halinde sunulmuştur.
Elli hastanın konvansiyonel sistem ile 50 hastanın ise MİECC sistemi ameliyat edildiği örneklem grubunda toplamda 100 hasta mevcuttur. Tüm ameliyat olan hastaların yaş ortalamaları =60,1±8,10’dur. Konvansiyonel sistem ile ameliyat edilen hastaların yaş ortalamalası (konvansiyonel)=60,5±8,30 iken MİECC sistemi ile ameliyat olan hastaların yaş ortalamaları
(MİECC)=59,7±9,2 olarak gözlenmektedir (Tablo 1). En genç hastanın MİECC sistemi ile ameliyat olan hastalar içerisinde ve 34 yaşında olduğu gözlenirken, konvansiyonel sistem ile ameliyat olan en genç hasta 45 yaşındadır. En yaşlı hastalar her iki sistem grubunda da 76 yaşındadırlar.
MİECC Kullanılan Hastaların İntraoparatif Dönemde Hemodilüsyon ve Sıvı Kullanım Oranları
MİECC sistemi ve konvansiyonel sistem ile ameliyat edilen hastaların hemodilüsyon, KPB süresince alınan sıvı, anestezi tarafından verilen sıvı ve toplam sıvı değerlerinin dağılımı Kolmogorov-Smirnov normallik dağılımı ile kontrol edilmiş ve verilerin normal dağılıma uygun olmaması sebebiyle non-parametrik Mann-Whitney U testi uygulanmasına karar verilmiştir. Veriler Tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2’de gösterildiği üzere ameliyat olan hastalara uygulanan sistemlerden MİECC sisteminin; hemodilüsyon verilerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (U=337,50, p<0,05).
KPB süresince alınan sıvı verilerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (U=789,50, p<0,05).
Anestezi tarafından verilen sıvı verilerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu fakat bu farkın anlamlı olmadığı gözlenmiştir.
Toplam sıvı miktarlarına göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (U=847, p<0,05).
MİECC ve Konvansiyonel Sistem Kullanılan Hastaların İntraoparatif Dönemde İdrar Çıkışı Üzerine Etkisi
Tablo 3’te gösterildiği üzere ameliyat olan hastalara uygulanan sistemlerden MİECC sisteminin idrar çıkışı verilerine göre ortalamalarının karşılaştırılması sonucu MİECC sisteminin sıra ortalamalarının daha yüksek olduğu gözlenmektedir fakat bu farklılığın konvansiyonel sistemle aralarında anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p>0,05).
MİECC ve Konvansiyonel Sistem Kullanılan Hastaların İntraopratif Dönemde Kan Kullanımı Üzerine Etkisi
Tablo 4’te gösterildiği üzere ameliyat olan hastalara uygulanan sistemlerden MİECC sisteminin; intraoperatif dönemdeki kan kullanım miktar verilerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (U=1025,50, p<0,05).
MİECC ve Konvansiyonel Sistem Kullanılan Hastaların AKK1 ve AKK2’deki Kan Gazlarında Laktat Düzeyleri Karşılaştırması
Tablo 5’te gösterildiği üzere ameliyat olan hastalara uygulanan sistemlerden MİECC sisteminin;
Aortik kross klemp (AKK)_1. kan gazı (KG)_LAKTAT düzeylerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu fakat bu farkın anlamlı olmadığı gözlenmiştir.
AKK_2.KG_LAKTAT düzeylerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (U=963,50, p<0,05).
MİECC ve Konvansiyonel Sistem Kullanılan Hastaların 34 °C ve 37 °C’deki Kan Gazlarında Laktat Düzeyleri Karşılaştırması
Tablo 6’da gösterildiği üzere ameliyat olan hastalara uygulanan sistemlerden MİECC sisteminin;
34 °C KG LAKTAT düzeylerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (U=895, p<0,05).
37 °C KG LAKTAT düzeylerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (U=874, p<0,05).
MİECC ve Konvansiyonel Sistem Kullanılan Hastaların Postoperatif ve Preoperatif HCT Oranlarının Karşılaştırılması
Tablo 7’de gösterildiği üzere ameliyat olan hastalara uygulanan sistemlerden MİECC sisteminin (=39,390±5,6215), preoperatif HCT değerleri düzeylerine göre konvansiyonel sistem ortalamasından (=40,158±4,8637) daha yüksek olduğu ve bu farkın anlamlı olmadığı gözlenmiştir (t98=-0,731 p>0,05).
Ayrıca tabloda gösterildiği üzere ameliyat olan hastalara uygulanan sistemlerden MİECC sisteminin =34,8720±4,7786), postoperatif HCT değerleri düzeylerine göre konvansiyonel sistem ortalamasından =30,3080±4,4053 daha yüksek olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (t98=-4,965, p<0,05).
Tartışma
CABG, yaygın olarak kullanılan bir kardiyovasküler cerrahi prosedürdür ve KPB sistemlerinin kullanımı ile gerçekleştirilir. KPB, cerrahi sırasında kalp ve akciğer işlevlerini geçici olarak devralarak kalbin durdurulmasına olanak tanır. Ancak, KPB sırasında hemodilüsyon, yani kanın seyreltici etkisi ve kan kullanımının artması gibi önemli komplikasyonlar meydana gelebilir. Hemodilüsyon, kan hücrelerinin sayısının ve plazma konsantrasyonunun azalmasına yol açarak doku oksijenlenmesini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu durum, operasyon sonrası komplikasyon risklerini artırabilir ve iyileşme sürecini uzatabilir. Kan kullanımı, yani kan transfüzyonları, ameliyat sırasında kan kaybını telafi etmenin bir yolu olarak kullanılır ancak transfüzyonlar enfeksiyon riski ve immünolojik reaksiyonlar gibi istenmeyen etkilere neden olabilir (1, 3).
Son yıllarda MİECC, bu sorunları azaltmak amacıyla ve konvansiyonel KPB sistemlerine alternatif olarak geliştirilmiştir. MİECC, daha küçük dolaşım hacmi ve minimal hemodilüsyon avantajları ile dikkat çekmektedir (4). Çalışmamız, bu iki yöntemin intraopratif sonuçlarını karşılaştırarak klinik sonuçları değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Bu çalışmaya dahil edilen 100 hastadan 50’sine MİECC, 50’sine ise konvansiyonel sistem ile CABG uygulanmıştır. Her iki grubun da yaş ortalamaları, KPB süresi ve kross klemp süresi arasında anlamlı bir fark olmaması iki sisteminde karşılaştırılabilir özellikte olduğunun belirteçlerinden biri olmuştur.
KPB sırasında hemodilüsyon, yıllarca hipotermi sırasında artan kan viskozitesine karşı olumlu bir etki sağladığı düşünülmüştür. Ancak son çalışmalar, hemodilüsyon ve morbidite arasında önemli bir ilişki olduğunu göstermektedir (5). Hemodilüsyon, nedeniyle kanın seyrelmesine bağlı olarak HCT düşüşü meydana gelir (6). KPB sırasındaki en düşük HCT seviyesi, postoperatif akut böbrek yaralanması, inme ve mortalite için geniş bir şekilde kabul edilen bir risk faktörüdür. Bu ilişkinin yaygın olarak kabul gören yorumuna göre, KPB’nin çok düşük bir HCT seviyesinde uygulanması, yetersiz bir oksijen tesliminatına neden olabilir ve bu da organlarda doksisiyaya ve ardışık organ yetmezliğine yol açabilir (3). Çalışmamızda MİECC sisteminin postoperatif HCT değerleri düzeylerine göre konvansiyonel sistem ortalamasından daha yüksek olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (p<0,05). MİECC, azalmış hemodilüsyon ve azalan kan transfüzyonu ihtiyacından dolayı kan koruma devresi olarak bilinir. Ayrıca, düşük antikoagülasyon protokolleri endotel aktivasyonunu azaltırken, pıhtılaşma bütünlüğü üzerinde koruyucu etkiye sahiptir (7). Anastasiadis ve ark.’nın (8) 2010’da yaptıkları CABG ameliyatı geçiren 99 hastanın yer aldığı prospektif randomize bir çalışmada, MİECC grubunda hemodilüsyonun daha az olduğunu (p=0,001) tespit etmişlerdir. Bizim yaptığımız çalışmada ise hemodilüsyon HCT düşüşü olarak değerlendirildi ve MİECC grubu hastaların hemodilüsyon oranı konvansiyonel sisteme göre daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (p<0,05). Yine benzer bir şekilde Wiesenack ve ark. (9) yaptıkları çalışmada MİECC grubu hastaların intraoparatif hemodilüsyon oranının konvansiyonel sisteme göre daha düşük olduğunu ve bu farklılığın anlamlı olduğunu (p<0,05) tespit etmişlerdir. Hemodilüsyon ve HCT seviyeleri, MİECC sisteminin kullanımı sırasında dikkate alınması gereken önemli paremetrelerdir. Daha düşük hemodilüsyon seviyeleri ve daha yüksek HCT değerleri, MİECC sisteminin dokuların oksijenasyonu ve perfüzyonu açısından olumlu etkileri olabileceğini göstermektedir. Mandak ve ark.’ın (10) 24 hasta üzerinde yaptıkları, MİECC ve konvansiyonel sisteminin periferik doku oksijenasyonu ile ilgili çalışmada, MİECC sisteminin hemodilüsyonu engelleme ve daha yüksek HCT seviyelerini koruma potansiyeli, postoperatif dönemde böbrek fonksiyonlarını sürdürmek ve koplikasyon riskini azaltmak açısından önemli bir avantaj sağlıyacağını ifade etmişlerdir. MİECC ve konvansiyonel KPB sisteminin devre uzunluğu karşılaştırıldığında, iki sistem arasındaki tüp çapı benzer olsa da, MİECC’nin (80 cm) tüp uzunluğu konvansiyonel KPB’ninkinin (150 cm) yaklaşık yarısı kadardır (11). Bu da doldurma hacminin kısıtlanmasına neden olur. Sonuç olarak, daha az sıvı gereksinimine dolayısıyla daha az hemodilüsyona neden olur (12).
Çalışmamızda MİECC sisteminin KPB süresince alınan sıvı verilerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu (p<0,05) gözlenmiştir. Bunun yanı sıra ameliyat boyunca anestezi tarafından verilen sıvı verilerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu fakat bu farkın anlamlı olmadığı gözlenmiştir. Toplam sıvı miktarlarına göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (U=847, p<0,05). Bu durumun fazla hemodilüsyona katkıda bulunduğunu tespit ettik. Buna benzer olarak literatürde total intravenöz sıvı alımının konvansiyonel KPB sistemine kıyasla MİECC sisteminde daha düşük olduğuna dair çalışmalar vardır (13). Bunun yanı sıra çalışmamızda intraoperatif idrar çıkışlarını iki sistem için kıyaslandığında MİECC sisteminin sıra ortalamalarının daha yüksek olduğu gözlenmiştir fakat bu farklılığın konvansiyonel sistemle aralarında anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p>0,05).
Kalp cerrahisi geçiren hastalarda allojenik kan ürünü kullanımı, morbidite ve mortalite açısından bağımsız bir öngördürücü olarak belirlenmiştir. Özellikle 1-2 ünite kırmızı kan hücresi transfüzyonu dahi uzamış ventilatör desteği, böbrek yetmezliği, inme, miyokard iskemisi ve enfeksiyonlar gibi artmış morbidite oranları ile ilişkili bulunmuş ve erken ile geç dönemde mortalite oranlarının yükselmesine neden olmuştur (14). Bizim çalışmamızda MİECC’nin intraoperatif dönemdeki kan kullanım miktar verilerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir. (U=1025,50, p<0,05). Literatüre baktığımızda sonuçlarımız, Anastasiadis ve ark. (4), Harling ve ark. (15), Zangrillo ve ark. (16), van Boven ve ark. (17) ve Benedetto ve ark. (18) ile El-Essawi ve ark.’nın (19) yaptığı 500 hastalık randomize çalışmasıyla uyumludur. Ellam ve ark.’nın (20) 2019’da yaptığı çalışma da MİECC’nin kırmızı kan hücresi kullanımını azalttığına dair çalışmaları mevcuttur. Ancak, Ellam ve ark.’nın (13) 2023 yılında yaptıkları çalışmada MİECC grubunun kırmızı kan hücresine duyulan ihtiyacında bir azalma göstermesinde yetersiz kalmıştır. Remadi ve ark.’nın (21), çalışmasına göre MİECC olgularının %6,0’ında intraoperatif kan transfüzyonu gözlemlenirken, konvansiyonel KPB olgularının %12,8’inde görülmüştür (p<0,001). Stalder ve ark. (22), tarafından yapılan çalışmada, MİECC hastalarında ortalama kırmızı hücre transfüzyonu 0,27 ünite iken, konvansiyonel KPB hastalarında, 2,79 üniteydi (p<0,05). Bu bulgular, kardiyak cerrahi operasyonlarında dolaşım yöntemi seçimi konusunda klinik pratikte dikkate alınması gereken önemli bir faktördür.
Doku perfüzyonunun yeterliliğinin değerlendirmek amacıyla kan laktat seviyelerinin ölçülmesi yaygın bir uygulamadır (23). Ancak, artan kan laktat seviyerlerinin yorumlanması bir çok değişkenle sınırlı olabilir. Ani asit-baz dengesi değişiklikleri, organlar arası substrrat aktarımı, periferik ve viseral doku perfüzyonu ile hepatik laktat alımı gibi faktörler, kan laktat seviyelerini etkileyebilir ve bu durumlar kardiyak cerrahi sırasında ve sonrasında ortaya çıkabilir. Perioperatif postoperatif dönemde hiperlaktatemi mevcut olduğu zaman yetersiz doku perfüzyonuna işaret edebilir (22). Çalışmamızda kross klemp koyulduktan sonra alınan ilk kan gazında ve 2. kan gazında (AKK1 ve AKK2) MİECC sisteminin; AKK_1_LAKTAT düzeylerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu fakat bu farkın anlamlı olmadığı gözlenmiştir. AKK_2._LAKTAT düzeylerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (U=963,50, p<0,05). Hasta ısısı 34 °C ve
37 °C iken alınan kan gazında MİECC sisteminin; 34 °C KG LAKTAT düzeylerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (U=895, p<0,05).
37 °C KG LAKTAT düzeylerine göre konvansiyonel sistemden daha düşük olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu gözlenmiştir (U=874, p<0,05). Modrau ve ark.’nın (24) yaptığı çalışmada postoperatif dönemde MİECC grubunda, konvansiyonel KPB grubuna kıyasla laktat seviyesinin anlamlı olarak daha düşük olduğunu tespit etmişlerdir. Ayrıca Condello ve ark.’nın (25) yaptığı çalışmada MİECC hastalarında intraoperatif laktat oluşumunda konvansiyonel sisteme göre anlamlı bir azalma gözlenmiştir.
Sonuç
Bu çalışmada, izole CABG operasyonu geçirmiş hastalarda intraoperatif dönem hemodilüsyon, hastaya verilen sıvı miktarları, kan kullanım miktarları, kan gazı serum laktat düzeyleri, idrar çıkışları ve postoperatif HCT değerleri gibi faktörlerin MİECC sistemi ve konvansiyonel sistem arasındaki farkları incelenmiştir. Sonuç olarak, MİECC sistemi ile ameliyat edilen hastalarda intraoperatif kan kullanım miktarında, hemodilüsyon oranında, operasyon boyunca alınan toplam sıvı miktarında ve kan gazı serum laktat düzeyleri, konvansiyonel sisteme oranla daha düşük olduğu gözlenmiştir. Ayrıca, postoperatif HCT değeri MİECC sistemi ile ameliyat olan hastalarda daha yüksek çıkmıştır.
Bu sonuçlara göre, MİECC sisteminin kalp cerrahisi operasyonlarında kullanımının hastaların klinik parametreler üzerinde olumlu etkiler sağlayabileceği gözlemlenmiştir. MİECC sistemi ve konvansiyonel sistem arasındaki klinik sonuçlar üzerine karşılaştırmaları içeren daha geniş örneklem çalışmaları, her iki sistemin avantajları ve dezavantajları konusunda daha sağlam bir temel oluşturacaktır.